12 Ocak 2011 Çarşamba

Barcelona Bolum 1

Bir yildan fazla bir sure once cikmistim yola.Uruguay'da gecirdigim bu zaman boyunca Buenos Aires'i,Sao Paulo'yu  ve bir cok Uruguay sehrini gezme ve gorme sansim olmustu.Bu essiz deneyimlerden sonra Ispanya'ya gelip La Coruña sehrine yerlesmistim.Sirada ki hedef ise kisa sureligine de olsa bir geri donus sayilacakti.Dunyanin en guzel sehrine,aileme,dostlarima kavusacaktim.La Coruña'dan Istanbul'a direk ucus olmadigindan ya Madrid ya da Barcelona aktarmali ucacaktik.Tabi ki secenegimiz Barcelona oldu.Boylece dunyanin en guzel,en ozel sehrine gelmeden once yine dunyanin en guzel sehirlerinden birini yakindan tanima firsatim olacakti.

Aktarma arasindaki 10 saatlik boslugu en iyi sekilde degerlendirebilmek icin orada yasayan arkadaslarimizla irtibata gectik.Havaalani'na vardiktan sonra bizi tren istasyonu'na goturecek servislere yoneldik.Ucretsiz olan bu servisin bizi goturdugu son nokta da sehir merkezine ulasabileceginiz bir tren hatti mevcuttu.Bu hatti kullanarak birinci derece de gormemiz gereken yerlerin listesini tutan arkadaslarimiz Daniela ve Coco ile bulustuk.Ayni zaman da Uruguay'dan arkadaslarimiz olan bu sevimli cift'in esliginde bavullarimizi birakmak icin yasadiklari yere kadar yuruduk.Bir kac adim atar atmaz gozum bir kalabaliga ilisti.Baktiklari noktaya dikkat kesildigimde ise "Gaudi" nin en onemli eserlerinden olan "Casa de Battlo" ile "Casa de Celvet" yani "Battlo" ve "Celvet" Evlerini gordum.
"Antoni Gaudi" 1852'de Katalonya'da Reus kentinde dogmus Katalan bir mimardir.1926 yilinda trajik bir tramvay kazasi sonucu olmustur.Cikis noktasi Ingiltere oldugu dusunulen "Yeni Sanat" akiminin Ispanya'daki en onemli oncusu ve temsilcisidir.Yerel adi ile "Art Nouveau" akimi izlerini tasiyan bu eserler hala Barcelona'nin en cok ilgi goren eserlerindendir.Maalesef teknik nedenlerden dolayi bu rengarenk ve siradisi evlerin resimlerini cekemedim (Altinda ismimin olmadigi resimler bana ait degildir).Ama muhakkak bu son Barcelona gezimiz olmayacagi icin bu durumu telafi edecegimden supheniz olmasin.Zaten kisa surede gezilmeyecek bir sehirde oldugumuz icin gormemiz gereken bir cok noktayi ziyaret edemedik.Bunlar arasinda Gaudi'nin diger eserleri de mevcut.Bu da bir daha ki gezimiz icin iyi bir bahane oluyor.

Arkadaslarimizin yasadigi eve vardiktan sonra hemen evin karsisinda bulunan bir noktada karnimizi doyurduktan sonra Coco'yu yarim zamanli calistigi is yerine ugurladik.Sonra Daniela ile birlikte Barcelona'nin en meshur simgelerinden birini gormek uzere yola koyulduk.Kisitli zamanimizi degerlendirmeye yerel halkin "Bitmeyen Kilise"olarak adlandirdigi "La Sagrada Familia" (Kutsal Aile Bazilikasi)'ni ziyaret ederek devam ettik.
Resimde ki vincten de anlayacaginiz uzere "Bitmeyen Kilise"de  hala calisma var (!).1882 yilinda Mimar Gaudi tarafindan yapimina baslanan bazilika , 1926 yilinda Gaudi'nin tramvay kazasinda olmesinden sonra yarim kalmistir.Daha sonra bir turlu bitirilemeyisinin nedenleri arasinda Gaudi'nin karmasik mimari tarzi  gosterilmistir.Yine yapimda kullanilan ilk yöntemlerinin 19.yüzyıldan kalması ve bu yontemlerin günümüz teknolojisine uyarlanması da nedenlerden biridir.

Bu esere daha yakindan baktikca aslinda ne kadar ozel bir eser oldugunu daha iyi anliyorsunuz.Gaudi'nin cozulemeyen mimari tarzinin bu bazilikanin her noktasindan fiskirdigi soylemek yanlis olmaz.Ben Gaudi'nin "Battlo" ve "Celvet" evlerine daha sonra bu eserine baktiktan sonra o'nun hayal gucune hayran kaldim.Zira bu eserlerin yaninda kendinizi kocaman bir oyuncakcidaymis gibi hissediyorsunuz.Yani bana gore olay hayal gucu yuksek afacan bir cocugun oyuncaklari arasinda yada icinde gezinmek.Siradisi bir deneyim oldugunu soyleme me gerek yok sanirim.Bu arada bazilika'nin icini gorme sansimiz olmadi cunku gittigimizde iceri giris kapaliydi.Sanirim iceride de bir calisma vardi.Bu duruma oldukca kizgin bir halde yillarca Ayasofya'ya gelip girisin kapali oldugu ve eseri calisma halindeyken goren turistleri dusundum.
 Bu arada bazilika hakkinda baktigim bilgilerin oldugu wikipedia sayfasinda kizginligimi tazeleyen ; bazilikanin iç yapısını ayakta tutan kolonlarin Gaudi'nin bir başka dehası oldugunu,gittikçe dallanıp budaklanan ağaçlar şeklinde tasarlandigini ve yapının içine girildiğinde insan da ormanda dolaşma hissi uyanırdigini anlatan bir yazi oldugunu bilmenizi isterim.

Bir kac resim cektikten sonra bu eserin hemen karsisinda bulunan minik bir parkta soluklandik.Ziyaretimizi Eylul ayin da gerceklestirmis olmamiza ragmen hava oldukca sicak ve nemliydi.Bu konuda sikayetimi duyan Daniela sehir merkezine dogru oldukca buyuk bir park'in oldugunu ve orada dinlenebilecegimizi soyledi.Parkin bulundugu noktaya dogru yurumeye basladik.Hafta ici ve siesta saatlerinden olsa gerek sokaklar sessiz ve bostu.
Cinar agaclarinin golgelerinin kapladigi nispeten serin sokaklardan gecerek parka dogru yururken Daniela'nin gece mutlaka gormeniz gerekir dedigi "La Torre de Agbar" (Agbar Kulesi) gozume takildi.Agbar Grup isimli bir su dagitim sirketine ait bu kule Fransiz Mimar Jean Nouvel tarafindan tasarlanmistir.Fransiz mimar odul aldigi bu tasarımı gerçekleştirirken Barcelona sehirine yakın olan Montserrat dagından ve de bir gayzerin havaya yukselmesinden esinlendiğini soylemistir.
Uzaktan bakip gecmek zorunda kaldigimiz bu yapi 2005 yilinda hizmete girmis.Gaudi'ye ait sira disi eserleri gordukten sonra pek ilgimi cektigi soylenemez.O an pek bir fikrim olmasa da,kuleye ait gece resimlerini gordugum de arkadasimin ne demek istedigini anladim.

Kulenin beton kabugun da  4500'den fazla pencere varmis.Bu kabugun tamami ise cam cephe ile kaplanmis.Basit isiklandirma ile ise bu bina gunduz ki siradan sayilabilecek halinden siyrilip gokyuzune dogru dikilmis rengarenk bir fuze haline geliyor.Yine arkadaslarimiz binanin zaman zaman renk degistirdigini hatta ozel gunlerde govdesinde bir cok isik oyunu duzenlendigini soylediler.

Agbar Kulesi'nden bes dakika yuruyus mesafesi uzaklikta olan parka vardigimiz da kendimizi hemen tipki diger insanlar gibi yesillige ativerdik.
Onlarca cesit agacin,cicegin,kosu parkurlarinin,heykellerin cesmelerin ve mini goletlerin oldugu bu park bunyesinde buyukce bir konser alanida barindiriyordu.Hatta biz ordayken gece duzenlenecek bir konser icin hazirliklar yapiliyordu.Bu calismanin getirdigi gurultuye ragmen bizde tipki diger insanlar gibi cimler uzerinde uyukladik.Inanmasi guc ama insanlarin cogunda yastik vardi.Anlasilan o ki burada yastiginizla siesta'nizi doyasiya uyuklayarak gecirmek normal bir durumdu.

Oglen sicaginda isinizin en cekilmez geldigi bir anda en az 2 saat'den olusan yasal (!) izninizi,cimlerin uzerinde yalin ayak uyuklayarak gecirdiginizi hayal etmenizi istiyorum.Iste bundandir bazi yabanci sirketlerin basini cektigi is verenler siesta saatlerini kisaltmayi yada tamamen kaldirmayi dusunduklerini soylediklerinde insanlar akliniza gelebilecek her yerde siesta yaparak (uyuyarak) bu durumu protesto etmisti.Protestoculardan olan yasli bir adam Siesta'nin bu topraklarin bir kulturu oldugunu ve kimsenin bu kulturu bozamayacagini soyluyordu.

Parka girdigimiz noktada bulunan tarihi bir yapinin hemen tepesindeki altin renkli bir eserle yazinin ilk bolumunu sonlandiriyorum.
(Ikinci Bolum; ilginc yapilar,Gotik mimari tarzin hakim oldugu ozel sokaklar,Katalanlarin Istiklali "Las Ramblas" caddesinden sira disi sanatcilar.Barcelona'nin ara sokaklardan ilginc enstanteneler ve tabiki futbol mabedi "Nou Camp" tavafimizdan bir kac kare)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder